Sevr Dağı (Sevr Mağarası)
Mekke'nin güneyinde, Harem-i Şerife yaklaşık 4 km uzaklıkta, 500 m yükseklikte bir dağdır. Sevgili Peygamberimiz (sav) Mekke'den Medine'ye hicret ederlerken en yakın dostu Hz. Ebubekir ile beraber bu dağdaki bir mağarada üç gece kaldıktan sonra Medine'ye varmışlardır. Allah (cc) mağarada kaldıkları süre zarfında hep onların yanında olmuş, ta diplerine kadar geldikleri halde, müşriklere onları göstermemiştir. Bu durum Kuran-ı Kerim'de şöylece zikredilmiştir:
“ Eğer siz o elçi'ye yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Hani o kâfirler, onu Mekke'den çıkardıkları zaman sadece iki kişiden biri iken, ikisi de mağarada bulundukları sırada arkadaşına: “ üzülme, çünkü Allah bizim ile beraberdir, diyordu. Allah onun yüreğine sükûnet ve kuvvet indirmişti ve onu sizin bilmediğiniz askerlerle desteklemişti."
Arafat
Mekke'nin güney doğusuna düşer. Günahların tamamen affolunduğu yeryüzündeki tek mekân burasıdır. İbrahim (a.s.) burada haccın nasıl yapılacağını, Cebrail (a.s) dan öğrenmiştir. Cennetten indikten yaklaşık 300 yıl sonra; Âdem (a.s) Havva annemizle burada buluşmuş, “ hac ARAFAT' tır." hadisinde beyan edilen mekân burası olmuştur. Burada beklemek; Haccın en önemli farzlarından birisidir. Hac mevsiminde buraya gelinir, akşam ezanına -güneş batıncaya- kadar durulur, günahlardan arındıktan, annelerimizden doğduğumuz gün kadar temiz olarak Müzdelife' ye doğru hareket edilir.
Müzdelife
Arafat ile Mina arasındaki alana Müzdelife denmektedir. Arafat'tan ayrılan hacıların ilk uğradığı mekân burasıdır. Akşam ve yatsı namazları burada birleştirilerek cem'i tehir usulü ile eda edilir. Sabah namazına kadar geceyi ibadet, dua ve istirahat ile geçiren hacılar, sabah namazını müteakip Müzdelife vakfesini de eda ettikten sonra topladıkları taşlarla Mina'ya doğru hareket ederler.
Mina
Bayramın birinci günü Müzdelife'den ayrılan hacılar, Mina'ya gelerek vacip olan şeytan taşlama eylemini gerçekleştirirler ve akabinde seçtikleri hac nev'ine göre ya hemen ya da “ kurban kesildi " haberini aldıktan sonra, tıraş olarak ihramlarından çıkarlar. Küçük – orta – büyük şeytan'lar buradadır. Bayramın ikinci ve üçüncü günleri de buraya gelinerek taşlama eylemi gerçekleştirilir. Geceleri bu mekânda konaklamak sünnettir. Burada izdihama sebep olacak bütün fiil ve hareketlerden kaçınılması elzemdir.
Akabe
Mina sınırları içinde kalan bu mekân, Sevgili Efendimiz'e ( a.s ) nübüvvet gönderildikten sonra, Medineli Müslümanlarla iki kere gizlice buluşup anlaşma yaptığı yerdir. Burada yapılan anlaşmalar neticesinde gönül rahatlığı ile Medine'ye hicret edilebilmiş ve dünya tarihine damgasını vuran “ümmet kardeşliği" sistemi böylece başlamıştır. Buraya gelip ilk anlaşmayı yapanlar ve onların aileleri “ ensar" namıyla anılmaya başlamışlar ve bu durum onların şimdiki torunları olan Medineliler için de etkisini sürdüren bir onur ve asalet payesi olmuştur.
Hira Mağarası - Nurdağı
Mekke de bulunan Hira Dağı Peygamber Efendimize Allah tarafından peygamberlik görevi verilmeden önce kendisi çeşitli zamanlarda bu dağda bulunan Hira Mağarasına çıkar ve orada tefekkürde bulunurmuş. Kendisine ilk vahiy bu dağda iken gelmiş ve Cebrail isimli vahiy meleğini ilk defa bu dağda gerçek haliyle görmüştür. Alak suresi diye bildiğimiz surenin “ oku !" diye başlayan ilk ayetleri, Sevgili Peygamberimiz ( sav) bu mağarada iken nazil olmuştur.
Cennet'ül Mualla
Sevgililer Sevgilisi'nin (sav) tek GÜL' ü bu kabristanı şereflendirmektedir. Annemiz Hz Hatice (r.a.) Peygamber Efendimiz'in (sav) dedesi Abdulmuttalip, koruyucu amcası Ebu Talip, oğulları Kasım ve Abdullah da burada yatan diğer yakınlarıdır. Ayrıca birçok sahabe, İslam büyüğü âlimler ve uzaktan yakından dünyanın bir tarafından gelen kutlulanmış Müslümanlar da burada yatmaktadırlar. Yürüyerek gidilip ziyaret edilebilecek bir mesafede bulunan bu kabristan; Cennet'ül Baki'den sonra derece bakımından ikinci sırada gelir. Kapalı çarşı istikameti takip edilerek ulaşılır.
Cin Mescidi
Taif seferinden dönerken yolda istirahat edilen Nahle Vadisi'nde dinledikleri Kur'an ayetlerinden etkilenerek Müslüman olan cinlerden bir grup, daha sonra Cennet'ül Mualla yakınlarındaki bu mekânda Sevgili Peygamberimizden (sav) vaaz dinlemişler ve bu hadisenin hatırasına buraya yapılan mescit Cin Mescidi ismiyle anıla gelmiştir... Cennet'ül Mualla yolu üzerindedir. Yürüyerek ziyaret edilebilir uzaklıktadır.
Sevgili Peygamberimizin (A.S) Doğduğu Ev
Şu anda Mekke Kütüphanesi olarak kullanılan mekân, ziyaretçilere açık değildir. Aziz Peygamberimiz (sav) miladi 20 Nisan 571 yılında bu yapının yerinde bulunan evde dünyayı şereflendirmiştir. Doğduğu yer olan mekân bu gün Haremi Şerif'in Babu's selam tarafından çıkılınca karşımızda görebileceğimiz bir mesafededir.
Hudeybiye Hicretten sonra başta sevgili Peygamberimiz (a.s) olmak üzere Ensar ve Muhacirler Kâbe'ye varıp yüz sürmek, Allah'a olan yakınlıklarını bir daha yenilemek için Mekke'ye gitmeyi arzu ettiler. Ancak müşrikler memleketlerinden kovdukları Müslümanların Mekke'ye ziyaret için bile olsa girmelerine asla müsaade etmeyerek bu duruma şiddetle karşı çıktılar. Gayeleri Müslümanlara müsaade ederek insanların önünde küçük düşmemekti. 13 Mart 628 tarihinde Medine'den yola çıkan Müslümanlar Hudeybiye' ye gelince bir işaret olarak yüce Peygamberimizin (a.s) devesi yere çöktü ve ne yapıldıysa hareket etmedi.
Müşrikler Müslümanları Mekke'ye sokmamakta kararlı idiler. Peygamber Efendimiz de (a.s) dönmemekte kararlı idi. Sonunda Hudeybiye Anlaşması olarak bilinen anlaşma imza edildi.
Buraya ekstradan yapılacak ziyaret esnasında ihrama girilerek yeni bir nafile umre yapılabilir. Burada çiğ olarak içilecek deve sütünün bünyeye zararı tespit edilmemiştir.
Medine-i Münevvere
Kuba Mescidi
Emri ilahi ile ana yurdundan hicret eden yüce Peygamberimiz ( sav ); Medine'de yaklaşık 500 kişilik bir mümin cemaati tarafından karşılandı. İlk istirahat yeri olan Kuba mahallesinde iki hafta kaldıktan sonra Medine şehir merkezine doğru hareket etmişlerdir. Peygamberimiz ( sav ) Rabbe kavuşuncaya kadar her hafta cumartesi günü evinden abdestli olarak çıkıp, yürüyerek bu mekâna gelir, iki rekât namaz kılar ve halkı ile hasbihal de bulunurlardı. Daha sonra sevgili Peygamberimiz ( sav ) : “ Kuba mescidinde bir namaz bir umre'ye bedeldir." buyurarak, ümmetin hicretin ilk giriş kapısını sürekli hatırlamasını ve hicret ruhunu daima taze tutmalarını arzulamıştır.
Cuma Mescidi
Kuba'dan cuma günü ayrılan yüce Nebi (sav) henüz yolu yarılamamıştı ki; cuma namazı farz kılındı. Derhal yürüyüşü durdurarak cuma namazı için hazırlanılmasını emir buyurdular. İlk cuma namazının eda edildiği bu mekâna yapılan mescid, daha sonraları yenilenerek bu günkü halini almıştır.
Mescid-i Kıbleteyn
Kıble, ibadet yaparken dönülen yön demektir. Müslümanların kıblesi Mekke`de bulunan Kâbe' dir ve namaz kılarken oraya yönelirler. Namaz kılmanın emredildiği ilk zamanlarda Müslümanların kıblesi Kudüs'teki Mescid-i Aksa idi. Daha sonra Allah Teâlâ Müslümanların kıblesini Kâbe yönüne çevirdi. Kuba Köyünde bulunan bu mescidde namaz kılan ilk Müslümanlara bir sabah namazında rükûda iken kıblenin değiştiği haberi gelince oldukları yerde yönlerini Kâbe'ye doğru döndüler. Bu nedenle bu mescidin adı Mescid-i Kıbleteyn (iki kıbleli mescid) olarak kalmıştır.
Uhud
Uhud, Medine'nin 5 km. kadar kuzeyinde bir dağın adıdır. Hz. Harun Peygamberin burada gömülü olması ayrı bir kıymet kazandırmaktadır. Hicretin üçüncü yılında (M.625) Müslümanlarla müşrikler arasında burada yapılan savaşta, Ashab-ı kiramdan 70 kişi şehit olmuş ve buraya defnedilmişlerdir. Peygamberimizin amcası ve şehitlerin efendisi Hz. Hamza da bunlar arasındadır. Hz. Peygamber, her yıl Uhud şehitlerini ziyaret eder ve onlara dua ederdi. Uhud şehitlerini ziyaret etmek de müstehaptır. Uhud şehitleri de ziyaret edilirken selâm verilir ve dua edilir.
Yedi Mescitler
Hendek Savaşının yapıldığı mevkide, bir birine yakın küçük küçük yedi mescid bulunmaktadır. Bunlara " Yedi Mescidler" denir. Medine\'ye gelenler tarafından buraların da ziyaret edilmesi âdet haline gelmiştir. Mescid-i Seb'a (yedi mescid) diye anılan, Hz. Selman, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve Fatıma Hz. leri adına küçük birer mescid yapılmıştır. Mescid-i Feth, Sel dağı üzerinde bulunmaktadır. Hendek Savaşı sırasında Peygamber Efendimiz (s.a.) burada iki gün boyunca Allah'a dua etmiş, duası kabul olunana kadar yalvarmıştır.
Cennet'ül Baki
"Medine'de ölmeye güç yetiren burada ölsün, zira ben, orada ölene şefaat ederim"
Sevgili Peygamberimizin (sav) sevgili eşleri, çocukları, amcaları ve akrabaları başta olmak üzere yaklaşık 10 bin sahabenin yatmakta olduğu rivayet edilen bu kabristan, dünyanın en şerefli, mübarek kabirlerinin ilki olur. Cennet'ül Baki kabristanında yatanlar, kıyamet koptuğu zaman ilk önce dirileceklerdir. Kıblenin sol çaprazında mescitten çıkar çıkmaz görülür. Sadece sabah ve ikindi namazlarından hemen sonra ziyarete açılan kabristana, bayanların girişi yasaktır.
Mescid–i Haram tarafındaki girişte hemen sağ tarafta belli belirsiz iki mezardan birisi Hz. Fatımat–üz Zehra validemize aitken, solundaki ise Efendimizin amcası Hz. Abbas'a ait. Hemen doğusunda ise Hz. Ali'nin oğlu, Hz. Hüseyin kabirleri var. Efendimizin kızları Zeynep Rukiye ve Ümmü Gülsüm'ün kabirleri ise Hz. Abbas'ın kabirinin sonunda yer alıyor. Giriş kapısının solunda ise Abdulmuttalib'in kızları yani Efendimizin halaları Safiye, Atika ve Ümmü Benun yer almakta, az ilerisinde iki yol ayırımında ise Şeyhül Kurra Nafi ve Maliki mezhebinin kurucusu İmam Malik medfun. Daha ilerisinde (doğusunda) 18 aylıkken vefat eden Efendimizin oğlu İbrahim yatmakta. Ve daha nice şehitler gaziler sahabeler, veliler bu baki cennet kentinin sakinleri olarak, sadece sevenlerinin kalplerinde Asr–ı Saadeti hatırlatarak bin beş yüz yıl öncesine taşıyorlar.